Hiç kimse, hiçbir adam, ADAM gibi sevmek istemiyor. Herkes gizli, kaçamak, bağlantısız, yasak aşklar peşinde…
Pencere aralığından, kapı kenarından, bir görümlük, iki öpüşmelik sevdalar istenen. Uzun boylu bir ilişkiden mi kaçıyor herkes, yoksa ben mi hep öylelerine rastlıyorum bunu da bilmiyorum.
Kahve falında çıkan beyaz atlı prenslerden geçtim. Adam gibi insanı yemeğe çıkaran, özel bi kaç günü unutsa da bir kaçını hatırlayan, buluşmaya elinde bir buket çiçekle gelip, ince belli bardaklardan gözlerindeki aşk izine bakarak bir kaç yudum çay içebileceğin bir erkek yok, yok, yok….
En kısa zamanda herkes dünyalık zevklerini tatmin etme peşinde. Yüreğin sızlar mış, için erirmiş kimin umurunda. Bir pazar pikniğe çıkamaz mı insan sevdiğiyle, birlikte kırlarda gezemez mi. Bu illa gençlikte flört zamanlarımızda kalmış bir şey mi?
Geçtim romantik bir akşam yemeğinden. Geçtim birlikte konser izlemekten, insan sinemaya gidemez mi elele, sarmaş dolaş….
Herkes imkansız aşklar peşinde demiştim. Evet öyle. Herkes tek gecelik ilişkiler peşinde. Daha doğrusu erkekler böyle. Çünkü hiçbiri bir kadının sorumluluğunu almak istemiyor. Bağlanmak istemiyor. Geçici heveslerin en güzel yanı geçici olmasıysa madem, hemen gelip geçsin diyorlar sanırım.
Herkes imkansız aşk peşinde; çünkü imkansız aşklarda kavuşmalar olmaz. Nadir zamanlarda görür birbirini sevdalılar. Eğer arada sırada gördüğün bir kadın seninle birlikte oluyorsa neden onu sık sık görmek isteyesin ki. Ağrımayan başına ağrıya ne gerek. Buluş, seviş ve arkana bakmadan, bir sorumluluk almadan çek, git….
Hepsi seni, bir sandıkta, buzdolabında, deepfreeze’de saklamaktan yana. İhtiyaç halinde camı kırıp, sevip, okşayıp tekrar yerine koyacakları bir oyuncak gibi görüyorlar.
Sen telefon açıp aradığında ise : “Ah canım çok isterdim ama işler, güçler, toplantım var biliyorsun, biliyorsun evliyim, annem kızar, babam döver” gibi mazeret uydursun koskoca adamlar. İyiki regl olmak gibi bir mazeretleri yok. Yoksa hiç çekilmezlerdi….
Yaşadığımız çağın en büyük kayıplarından biri de insan-lık kaybı olsa gerek.
Yazık.. çok yazık. Oysa ben elimi ürkerek tutan, kalbi adımla çarpan ve telefonda sesi titreyerek konuşan erkekleri özledim…
Leylacan METİN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder